Merkezimizde, 27 Yıllık deneyimli uzman kadrosuyla Korku Bozukluğu alanında hizmet verilmektedir.
Uzman desteği için hemen arayın! TEL: 0532 329 0074
Korku insanlık tarihinin başladığı günden bu yana var olan bir duygudur ve psikolojide en temel insani duygulardan biri olarak görülmektedir. Bunun anlamı şudur ‘’ İnsanoğlu, tarihin tüm zamanlarında( ve tüm mekanlarında) korku duygusuyla var olmuştur.’’ Peki bu korku duygusu nedir ? Sözlük anlamı olarak bakıldığında bir çok tanımı içeren ‘’korku’’ kelimesini psikolojik olarak şöyle açıklayabiliriz : Korku, görünen veya görünmeyen tehlikeler karşısında gösterilen doğal ve gerekli tepkidir. Birçok farklı sebepten dolayı korkuyu hissedebiliriz. Heyecan ve korku durumunda Adrenalin salgılanmasının artmasıyla noradrenalin salgılanarak sakinleşmeyi sağlar. Kan damarlarını genişletir. Adrenalinin salgılanması sırasında:
1.Damarlar genişler.
2.Kan Basıncı artar.
3.Kalp atış hızı artar.
4.Göz bebekleri büyür.
5.Kan şekeri yükselir.
Korkunun da çeşitleri vardır. Gerçekçi (normal kabul edilen) korkular, gerçek bir tehlike ya da tehdit karşısında kişinin göstermiş olduğu tepkidir. Gerçekçi korkuda, ortada gerçekten tehlikeli bir uyaran vardır, ve/veya gerçekçi bir uyaran ile karşılaştığına inanır önlem alınmazsa kişi gerçekten bir zarar görebilir. Başınıza bir silah dayandığında, bir araba üzerinize doğru gelirken, yakınınızda bir bomba patladığında v.b. gerçekten korkarsınız. Kaldı ki korkmanız da gerekir. Otobanın ortasında korkusuzca oynaşan çocukları düşünsenize. Korkusuzlukları ne kadar normal?
Hayali (gerçekçi olmayan) korkular, bazen de gerçek bir tehdit ya da tehlike olmasa bile bazı şeylerin olma düşüncesi bizi korkutabilir örneğin, parasız kalmak, aldatılmak, sınavlardan düşük puan almak gibi korkular psikolojide kaygı (anksiyete) olarak isimlendirilmektedir.
Bazı özel korkular da vardır yükseklik korkusu, karanlık korkusu, gök gürültüsünden korkma gibi. Örneğin ‘’Nyctophobia’’ karanlıktan korkma durumudur. Çocuklukta yaşanılan herhangi bir ürkütücü durum kişinin hayatı boyunca bu korkuyu yaşamasında etken olabilir. Gece ve karanlık insanlık tarihinin başından beri kötü, uğursuz, tehlikeli olan ile özdeşleştirilmiştir. Çocuklarda büyürken bu eşleştirmeyi farkında olmadan öğrenirler aslında. Karanlık ile ilgili en korkutucu olan şey duyularımızın etrafı görmek ve kontrol etmek için yeterli olmamasıdır. Gecenin karanlığında gündüz rahatlıkta kıyafetlerimizi aldığımız dolap gece olunca bir canavarı saklandığı gizli bir yere dönüşür. Karanlık bilinçaltındaki düşünceleri, fantezileri, hayalleri tetikler. Çocuklar güvende hissetmek için bilmek, görmek, dokunmak kontrol etmek isterler, karanlık buna engel olur. Günümüzde en sık rastlanan korku türleri arasında yer alır ama eminiz ki siz evinizde her daim bir ışığı açık bırakma yoluyla çoktan bu korkuyu geçmişte bıraktınız.
Hayvanlardan korkmakta çoğu insan için fobi haline dönüşmüş halde. Hayvan korkusu kimi zaman çocuklukta başladığı gibi kimi zaman da erişkin yaşlarda bir hayvanın saldırısına uğrayarak oluşabilmektedir. Örneğin, çocukluğunda korkusu olmadığı halde bir insan köpek ısırmasıyla köpeklerden korku duyar hale gelebilmektedir. Kimi zaman direkt olarak zarar görmediğimiz halde, aileden bir kişinin korkusu nedeniyle ve/veya korku tanımlaması nedeniyle korkuyu öğrenebilmek, kimi zamanda da ‘Jaws’ filminde olduğu gibi gördüklerimizden korkuya kapılabilmekteyiz. Bir başka teoride ise insanın içindeki bir takım bastırdığı bilinçaltındaki duyguların korku halinde ortaya çıktığı ve kişinin böylelikle bilinçaltı sıkıntıları ile baş etmesine yardım ettiğine inanılmaktadır.
Halk arasında ‘’kan tutması’’ olarak bilinen kan ve yaralanma korkusu ise kan görünce rahatsızlık hissetmek çoğu insanda görülen bir özelliktir. Bunun dışında bedensel sakatlık, parçalanmış insan vücutları, kazalar vb.ni görme, kan verme, iğne yaptırma, kulak deldirme, diş çektirme ve diğer tıbbi işlemler gibi durumlarla karşılaşınca bayılacak gibi olma, kalp hızında değişme ve bulantı şeklinde tepkiler verilebilir. Bu esnada bayılmalar da bilinen durumlardır.
Uçak korkusuna sahip insanlarda çevremizde çokça bulunmaktadır. Bu kişiler uçağa bineceklerine çok daha uzun sürecek, daha eziyetli yolculuklar yapmaya razıdırlar. Uçağa binmek zorunda kaldıklarında uçağın düşeceğine dair şiddetli bir korkuları vardır. Uçağın her hareketini, her sarsıntıyı büyük bir korkuyla izlerler, duydukları sesleri patlayan bir motor, bir arıza işareti olarak yorumlarlar.
Klostrofobi, kapalı/basık yerlerden duyulan korkudur. Korkulan durumlara tipik örnekler arasında asansör, basık tavanlı odalar ve koridorlar, kapıları kapalı ve kalabalık otobüs, yeraltı çarşıları, metro, altgeçitler, oturulan oda kapısının kapalı veya kilitli olması vb. sayılabilir. Hastaların temel korkuları anılan yerde sıkışıp kalmak, çıkamamak, nefes alamamak, boğulmak gibi korkulardır. Sinema ve tiyatroya gidemez, gitseler de dip koltuklarda oturamazlar. Boğazlı, dik yakalı giysilerden rahatsız olabilirler, yakalarını ilikleyemezler. Kapalı giysiler onları “boğabilir”. Bu hastalarda sisli, kapalı havalarda huzursuz olma sıktır. Sisli, kapalı hava etrafı kapatan, korkutucu bir duvar gibi algılanır. Aynı zamanda hamam, duş, sauna gibi yerlerde de boğuluyor gibi olurlar.
Uzay/alan fobisi, dengelerini kaybetmekten, düşmekten korktuklarını söyleyen bazı hastalar daha ayrıntılı sorgulandığında etrafta tutunacak bir şey yoksa düz bir alanda yürümekten aşırı korktukları fark edilir. Buna alan veya uzay fobisi denmektedir. Bu kişiler klostrofobiklerin tersine bir koridor geniş ve eşyasızsa daha fazla huzursuz olurlar, büyük oda ve salonlarda duvara yakın olacak biçimde yürürler.
Araba kullanma fobisi, birçoğumuz için keyif verici olan araba kullanma veya arabaya binme, kişide fobi varsa ve/veya başından bir kaza geçmiş ise yakınlarının başına bir kaza gelmiş ise dehşet verici bir deneyime dönüşebilir. Sürekli olarak kaza yapacağını, bir tarafa çarpacağını ve başka bir arabanın çarpacağını düşünür. Bu nedenle arabası olduğu halde kullanamayan birçok kişi vardır
Yutma fobisi, bu hastaların tek korkusu bir şey yutarken boğulmaktır. Yemek yerken, su içerken boğazlarına kaçacağı ve boğulacakları düşüncesindedirler. Yemeye/içmeye korktukları şeylerin karmaşık bir listesi olabilir. Bazı şeyleri hiç yemeyerek kısmen rahat edebilirler. Birçok zaman kuru yemiş gibi küçük taneli şeyler çok korkutucudur. Yemek ve içmekten kaçınmanın çok ciddi sonuçları olabilir: ileri derecede kilo kaybı gibi.
Peki bu korkuların sebepleri nelerdir ? Kişilere korku reaksiyonunu neden verdikleri sorulduğunda çoğu zaman rasyonel bir açıklama getiremezler, çünkü korku reaksiyonu durumdan değil durum için geliştirilen fikirlerden kaynaklanmaktadır. Bunun için şöyle bir örnek verilebilir, yılan seven ve sevmeyen iki insan aynı yılanı farklı şekillerde tarif edebilirler. Birisi yılanı incelenmeye değer, sevimli, ilginç bir canlı olarak görürken, diğeri aynı yılanı soğuk, sevimsiz, tehlikeli olarak tarif edebilir. Oysa ki, her iki kişi de aynı yılanla, aynı ortamda karşılaşmıştır. Buradan korku hissinin aslında fikirlerimizden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Yaşadığımız bu duygunun hem fizyolojik hem psikolojik sonuçları ve hayatımıza etkileri vardır. Korku hissi oldukça rahatsız edici olduğu için, korkuyu hisseden kişiler bu hissi uyandıran nesne veya durumlardan mümkün olduğu kadar kaçmaya çalışırlar. Bu kaçma davranışı kişinin bu ortamı bir kez daha değerlendirme fırsatını, yani geliştirdiği fikirlerinin gerçekliliğini gözden geçirme fırsatını kişiye tanımaz. Bunun neticesi olarak da kaçma kaçınma davranışı kişiyi rahatlattığı için, kişi “bir kez daha bu tehlikeli durumdan kurtuldum” yorumunu yaparak, bu durumun tehlikeli olup olmadığını test etme şansını kendisine tanımadan bu düşüncesini kuvvetlendirmiş olur. Korkuya neden olan durumdan mümkün olduğunca uzak kalmaya başlandığında insan, hareket serbestliğini kendi kendine kısıtlar. Bu kısıtlanma da, günlük hayatta yerine getirmek zorunda olduğumuz görevlerimizi, hayatı zengin bir şekilde yaşayarak tecrübe edebileceğimiz olumlu duyguları ve yaşam biçimini engeller.
Tüm bu süreç için şöyle bir örnek verilebilir, değişik kişilerle tanışıp beğenilemeyeceğini ve eleştirilere maruz kalacağını düşünen bir genç, davet edildiği partiye orada yaşayacağı kaygı seviyesinin yüksekliğini düşünerek gitmemeyi tercih edebilir. Bu karar söz konusu genci rahatlatacaktır, ancak orada bulunan kişilerin onu gerçekten eleştirip eleştirmeyeceğini hiç test etmediği için bu sorunun doğru cevabını bilemeyecek ve hep kötümser bakış açısıyla “ya olursa?” diyerek kaçma-kaçınma tarzını sürdürecektir. Kısa vadede ki bu rahatlama, uzun vadede söz konusu gencin yaşıtlarından ve bir çok sosyal ortamda yaşayabileceği güzel duygulardan uzak kalmasına neden olabilecektir. Bu tür kaçma-kaçınma tercihleri üst-üste geldikçe de kişilerin bu ortamlarda geliştirmesi beklenen sosyal becerileri geliştiremeyecek ve zaman ilerledikçe bu girişim gitgide daha da zorlaşacaktır.
Bunun sonucu da kişinin yalnızlık ve belki yine çaresizlik hissederek hayatı anlamsız, kendisini değersiz, geleceği ise ümitsiz olarak değerlendirmesine kadar uzanabilecektir. Beck’in (1976) olumsuz üçlü adını verdiği bu düşünce tarzı, söz konusu kişinin depresyona girmesine de sebep olabilecektir. korkularımız kendimize verdiğimiz değerin de düşmesine sebep olabilirler. Kendimize verdiğimiz değer, günlük olaylar karşısında gösterdiğimiz performansın değerlendirilmesiyle ortaya çıkar. Korkular nedeniyle bazı durumlardan uzak durmak bu değerlendirmenin neticesini olumsuz yönde etkileyecektir. Yani bir anlamda geliştirdiğimiz fikirler bizi daha dar bir dünyaya hapsederken, kendimize verdiğimiz değerin düşmesini de beraberinde getirecektir.
Sonuçları ve etkileri olan bir durumun elbette baş etme yolları da var. Korku, çoğu kez aslında kendi kendimize geliştirdiğimiz fikirlere verilen bir reaksiyondur. Dolayısıyla korkuyla baş edilmesi amaçlandığında bu fikirlerimizin doğruluğunun test edilmesi önemli bir adım olacaktır. Ancak, bu fikirlerin ilk test edilişlerinde korku seviyesinin yüksekliği kişilerin etkili bir fikir değerlendirmesi yapmalarını engelleyebilir. Bu nedenle korku uyandıran durumlardan kaçmama kararı alındığında, kişilerin kullanacakları rahatlama teknikleri önemli bir rol oynayacaktır. Korkuyu yenme yolunda atılacak ilk adımlar oldukça önemlidir, çünkü kişi ilk defa cesaretle korkuyu meydana getiren fikirlerini test etmeye ve bu durumla yüzleşmeye karar vermiştir. Kişinin cesaretini topladığı bu ilk tecrübesinde, kendine olan güvenini, “ben bunu yapabilirim”, “heyecanlansam da bunun üstesinden geleceğim” gibi destekleyici düşüncelerle arttırması ve olumsuz düşüncelerini durdurmaya çalışması yararlı olacakla. Ayrıca gerekiyorsa, bu durum karşısında korku hissini yaşamayan bir kişiyle beraber veya önce onu gözleyerek bu ilk tecrübesini yaşaması bu tecrübenin olumlu sonuçlanmasında önemli bir rol oynayabilecektir.
Kişiler korkularını yenmek için çeşitli yollar deneyebilirler. Tercih edilen baş etme yollan durumdan duruma olduğu gibi kişiden kişiye de değişebilir. Doğal olarak herkes kendi tarzı ve becerileri doğrultusunda problemlerine çözüm arar. Bu nedenle kişilerin ortaya çıkardığı çözümleri “doğru” ya da “yanlış” olarak yargılayanlayız. Ancak, kullanılan baş etme yolunun “etkili” ya da “etkisiz” olduğu veya “başarılı” ya da “başarısız” olduğu yorumunu sonuca ve kişiyi ne kadar rahatlattığına bakarak yapabiliriz. Bütün bunlardan dolayı korku yaşayan kişilerin, aktif bir rol alarak duruma kendi istekleri ve becerileri doğrultusunda çözüm arama gayretine girmelerini baş etme sürecindeki en önemli adım olarak görebiliriz. Her zaman başkalarının kullandığı veya tavsiye ettiği çözüm yolu bizim için en etkili/başarılı çözüm yolu olmayabileceği gibi, aklımıza gelen ilk çözüm de en etkili/başarılı çözüm olmayabilir. Problemlere çözüm ararken çeşitli çözüm yollarını değerlendirmenin önemi büyüktür; bunun için kişi esnek düşünmeli ve değişik çözüm yolları aramaya gönüllü olmalıdır. Tabii, çözüm yolu aramaya geçmeden önce kişi problemini açık bir şekilde tanımlamalı ve istediği sonuca da bu tanımda yer vermelidir. Problemin tanımında soru cümlesi kullanıldığında problem açık olarak tanımlanabileceği gibi istenilen sonuç da ortaya çıkacaktır. Örneğin; “Yeterince cesaretli bir insan değilim” yerine “Daha cesaretli bir insan olmak için ne yapmalıyım?” sorusu sorulduğunda istenilen sonuç ortaya daha açık bir şekilde çıkacaktır. Ancak, bu örnekte de kullanılan cesaret sözcüğünün kişi için ne anlama geldiğinin açıklanması gerekir. Böylece ulaşılmak istenen sonuç çok açık bir şekilde kendisini gösterecektir.
Korku karşılaştığımız nesneye veya içerisinde bulunduğumuz duruma değil, kendi düşüncelerimize verdiğimiz bir reaksiyondur. Bu nedenle, korkuyu yenmek için herhangi bir dış gücün durumu düzeltmesini beklemek veya bu ortamdan kaçmak yerine, korkuya neden olan düşüncemizi bulup, onu test etmek korkumuzu yenmemizde önemli bir adım olacaktır. Ancak, düşüncelerimizi test etmeye veya bir başka deyişle korktuğumuz durumla karşılaşmaya karar verdiğimizde olumsuz düşüncelerimizi durdurmak, ufak basamaklar halinde ilerlemek, gerekiyorsa problem çözme tekniklerinden yararlanmak ve durumun çözümü için gerekli becerilerimizi geliştirmek, bu tecrübelerin başarıyla sonuçlanmasında önemli bir rol oynayacaktır. Başarıyla sonuçlanan bu tecrübeler neticesinde de korku hissimizi yenmenin yanı sıra kendimize güven ve yeterlilik duygularındaki artma ile beraber mücadeleci bir kişilik tarzı geliştirme yolunda önemli ilerlemelerde sağlamış oluruz. Bu nedenle gerekli donanımı sağladıktan sonra korkudan kaçmak yerine korkunun üzerine gitmek, birçok olumlu gelişim için bir fırsat olarak da değerlendirilebilir. Dolayısıyla korkan bir kişiye sosyal destek vermek durumunda olan kişi, genelde yapıldığı gibi o kişinin korktuğu durumla karşılaşmasını engellemek yerine, kişinin bu korkuyla mücadele etmesini sağlayabilecek donanımlarını araştırmaya çalışması ve bunun için karşısındaki kişiyi gönüllendirmesi, aynı zamanda durumun kontrol edilebilirliğini göstermesi, hem problemin çözümünde hem de olumlu kişilik özelliklerinin geliştirilmesinde oldukça önemli bir rol oynayacaktır.
Merkezimizde, 27 Yıllık deneyimli uzman kadrosuyla Korku Bozukluğu alanında hizmet verilmektedir. Uzman desteği için hemen arayın! TEL: 0532 329 0074